HARİCİ BEDHAHLAR, DÂHİLİ BEDBAHTLAR

Kelimeler bir yerden gelir, bir yere gider. Bazen hiçbir yere gitmez. Bazen bir yerde uzun süre kalır. Sonra bir de bakmışsınız “kafasına göre” takılmış, bilinmeyen bir yere gitmiş. Ya da gittiği yerde farklı bir şekle, farklı bir manaya girmiş. Tanıyamazsınız.

Arada bir, bu köşede bazı sözcüklerin mazisini, geldiği yeri göstermeye çalışacağım. Başlayalım:

Bed’in aslı bad. Kötü demek. Farsça.

Baht ise belli: talih, şans.

Bedbaht, kötü bahtlı, şansı yaver gitmeyen demek.

Bunun zıttı bahtiyar. Yani “bahtlı, şansı yaver giden kişi”.

Bir de bedhah var.

“Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”nden bileceksiniz.

Gerçi bu hitabede yer alan bedhah’ı bedbaht, şerait’i şeriat, tersane’yi dersane olarak okuyanlar da var.

Evet bedhah diyordum: Hah, işte bu bedhah’taki “hah”, dileyen, daha doğrusu isteyen demek.

Dolayısıyla bedhah, “kötülük isteyen” yani düşman oluyor.

İyilik dileyen kişiye de hayırhah deniliyor.

“Dâhili ve harici bedhahlar” derken, “iç ve dış düşmanlar” denilmiş oluyor.

Neticede Farsçada iki kelimenin birleşiminden oluşan bu şekilde pek çok kelime var.

Mesela, bedbin.

Bin, gören demek.

Yani kötü gören, kötümser (İngilizceden gelen muadili pesimist)

Arapçadaki bin (veya ibn) ise farklı anlamda. Oğul demek.

Örneğin, bin Ali deyince, Ali’nin oğlu demiş oluyor.

Nikbin’deki nik, iyi demek.

Bin de gören olduğuna göre nikbin, iyimser demek oluyor. İngilizcesi optimist.

Burası karıştı, doğru dürüst yazalım:

BedbinKötümser-Pesimist.

Nikbinİyimser-Optimist.

Bir de beddua var.

Ama artık bu sözcüğe de açıklama getirirsem, beddua etmenizden korkarım!

Keza, Farsça badter var.

Bad’ı yani bed’i en başta yazmıştım.

Türkçede kötü manasına geliyor.

Ter ise, bildiğimiz ter değil.

Buradaki ter, bir sıfatı çokluk bakımından pekiştiren takı.

Hani İngilizcede good iyi; better daha iyi anlamına geliyor ya.

Burada da bad (bed) kötü demek.

Badter ise, daha kötü demek.

Peki biz bu badter kelimesini kullanıyor muyuz?

Evet, hem de sıkça kullanıyoruz.

Badter önce better olmuş.

Ve en sonunda beter (daha kötü) olup çıkmış.

Zannımca başlarda bu kelime oluşturulduğunda birisi “Beter olsun inşallah,” diye iyi bir dilekte bulunmuş ki beter olmuş!

Tabii bir de beterin beteri var ki Allah korusun.

Demek ki İngilizcedeki aynı yazılışa sahip better daha iyi anlamına gelirken; Farsçada (ve Türkçede) daha kötü anlamına geliyor.

Ama köken itibariyle hiçbir bağlantı yok.

Sizi fazla “ter”leteceğim ama mazur görün.

Bir de mehter var ki müziğini çok severim.

Meh, üstün demek.

Mehter de en üstün oluyor.

Ama mehter burada “en üstün müzik” anlamında değil.

Mehter, “devletin en üstünde” yer alanların yol verdiği, öncülük ettiği çalgı grubu manasına geliyor.

Ekleyeyim: Hem Batman vilayetimiz var hem de Batman diye bir film karakteri var, biliyorsunuz.

Buradaki bat-man (Betmen) kötü adam değil elbette.

İngilizcede, yarasa adam.

Haydi, şunu da eklemiş olayım:

Batman vilayetindeki batman kelimesi ise Osmanlı’da bir ağırlık ölçüsü.

Adını hatırlamadığım bir kitapta okumuştum, “Bu zeytinin batmanı ne kadar?” diye.

Az kalsın unutuyordum: Kötünün kötüsü yani beter bir durum var da “iyinin iyisi” yok mu? O da var.

Ona da bihter deniliyor.

Aşk-ı Memnu isimli romandan/filmden hatırlayanlar olacaktır. Gerçi “iyinin iyisi”ne günümüzde artık bihter denilmiyor; kısaca 10 numara 5 yıldız diyorlar!